MASAL
Çok düşündüm yazımın adını ne koymalıyım diye… Sonra bir masal şehirde yaşadığımı düşündüm geçmiş zamanda. Evet bir çocuk için masal şehriydi burası… Evimiz şehir, şehrimiz evimizdi. Fark yoktu ikisi arasında. Her gördüğümüz tanıdık her gördüğümüz güvenli… Fatma teyze, Ahmet amca, Hasan ağabey… Hepsi akrabamız gibi… Güvenli, yardımsever, dost bir yöre… Demir Çelik Fabrikasının kurulmasıyla bu boş topraklara yurdumun her yöresinden çalışmak için gelmiş, insanlar… Değişik kültürlerden, değişik yaşamlardan… Her kültürü kanıksamış, yoğurmuş; birlikte nezaketten, yardımseverlikten, dostluk ve kültürden harmanlanan ortak bir özellik Karabüklülerin davranış kuralları ve hayata bakışı olmuş.
Böylece Atatürk’ün talimatı ile 3 Nisan 1937’de Demir Çelik Fabrikasıyla sanayinin oluşturduğu yepyeni bir cumhuriyet şehri doğmuş. İşe alımlarda öncelik liyakat ve çalışkanlıkmış. Karabük’ü çağdaş bir kent yapan da bu fabrika olmuş. Sakın bacasından çıkan dumanlara kanmayın, mis kokular yöresiydi Yenişehir. İstasyon Caddesi’nde otururduk biz. Babam fabrikadan ayrılıp kendi işini kurduğunda mis kokulu güller yöresi Yüzevlerden yeni evimize sürükleyerek getirmişti annem beni. İnat ediyordum oradan ayrılmamak için. Neyse ki akrabalarım Yenişehir’deki korulukların içindeki lojmanlarda oturuyordu da tek katlı, bahçeli evlerin tadını çıkarmaya devam ediyordum. Her evin önü bir parktı sanki. Fabrika bahçıvanları tüm toprakları çim yapmak için uğraşıyor, her çeşit çiçeği yetiştirmeye çabalıyordu. Okulumuz Yenişehir’deydi; Demir Çelik Lisesi… Çarşıya kadar yürür, merdivenlerden çıkar, mis kokuların, sulanan çimlerin nefesimizi açtığı, duygularımızı coşturup içimizi kıpır kıpır yaptığı Yenişehir’e ulaşırdık. Okula gitmek masal dünyasında Hansel ve Gratel’in çikolatadan evine gitmek gibiydi benim için. Yazın sıcak, kışın kar, soğuk demeden zevkle koşardım okuluma. O kadar uzun bir yolu zevkle kat ederdim.
Fabrika; mühendisleri, memurları, işçileri hatta bazı öğretmenleri için de lojman tahsis ederdi. Çalışanlarının rahatını, huzurunu sağlamak için her tür yardıma, desteğe hazır bir yönetim anlayışı vardı. Sosyal tesisler ise herkesin eğlenebildiği, düğünlerin, toplantıların yapıldığı yerlerdi. Havuzlu Bahçe’miz vardı şimdi olmayan. Ne lüks gelirdi bize. Önceleri kadın garsonların çay ve yemek servisi yaptığını söylerdi annem. Zamanın en modern tesisiydi. Fabrika kanalıyla toplu düğünler ve sünnetler yapılırdı burada. Ziyafetlerin verildiği, yaş günlerinin kutlandığı, gençlerin, yaşlıların dans edip coştuğu, en güzel en moda müziklerin çalındığı orkestramızla son dansları yapmasını öğrenirdik orada… Tüm Yenişehir’i kaplardı Havuzlu Bahçe’nin müzik sesi. ‘Fareli Köyün Kavalcısı’ndaki kaval sesinin büyüsüne kapılan çocuklar gibi o seslere koşmamak olmazdı. Duramazdık yerimizde. Hemen en güzel giysilerimizi giyer, büyüklerimizi razı edip hep beraber giderdik havuzunun rengârenk parladığı ışıltılı bahçeye. Yüzmeyi de o havuzda öğrendik biz Karabüklü çocuklar. Deniz yoktu ama fabrika çok yakındaki Amasra’da tesisler, kamplar açmış, çalışanlarının yaz tatilini de planlamıştı.
Ya Yenişehir Sineması… Onu unutmak mümkün mü… Zamanında yurdumun en ünlü ve şık sineması. Mimari yapısıyla kadife perdesi, duvarlarındaki kuş motifleriyle rahat koltuklarıyla yerli ve yabancı filmlerin hemen geldiği, konferansların düzenlendiği, en ünlü tiyatroların oyunlarını sergilediği, sanatçıların zevkle konserler verdiği modern sinemamız. Bayramlarda çocuk balolarının, şölenlerinin yapıldığı kültür evimiz… Anlatılacak ne çok anı biriktirmişiz huzurlu, güzel yöremizden…
O kadar çok şey yazmak geliyor ki içimden, neyse şimdilik bu kadar olsun sohbetimiz… Karabük’e, Yenişehir’e, o masal şehre derin özlemlerimle…
1958 de başlayıp 1974e kadar yaşadığım Yenişehir ilkokulu/ Şirinevler ilkokulu , Yenişehir ortaokulu ve demirçelik Lisesi günlerim film şeridi gibi gözümün önünden geçti tabiki filmin içinde okuldan kaçıp izlediğimiz filmler ile Yenişehir sineması, 19 Mayıs gençlik ve spor bayramında çimlerine yattığımız yenilehir stadı ,,
Okul çıkışı eve giderken keyifle bahçelerini izlediğimiz biraz kıskanarak baktığımız kübanalar
O yıllarda aynı mahalle sahnelerini Amerikan filmlerinde izliyor ve biz aynı o yerlerde yaşıyor eğleniyor geziyorduk
Şimdi ?
Yaşattığınız nostalji için teşekkürler Zühal hanım.
Sevgi ve selamlarımla .
Sizlerin de paylaşmak istediğiniz hatıralarınız varsa aysegul@karabuktso.org.tr adresi üzerinden iletebilirsiniz, yayımlamaktan mutluluk duyarız. Bu blog yolu Karabük’ten geçmiş herkesin katkılarıyla yaşayacaktır.
Çok güzel bir yazı, adeta yaşadım o zamanları okurken. Zühal İzmirli’ ye ve size sevgiler.
Anılar aracılığıyla Karabük ruhunu ve aidiyet duygumuzu yeniden inşa etmeyi umuyoruz, yorumunuz için çok teşekkür ediyoruz. Paylaşmak istediğiniz bir hatıranız varsa aysegul@karabuktso.org.tr adresi üzerinden iletebilirsiniz, yayımlamaktan mutluluk duyarız.