Kastamonuluyum; Araç ilçesinde doğdum, büyüdüm. Biliyorsunuzdur, ilçemle Karabük’ün arası 65 kilometredir.
Rahmetli amcam Demir Çelik Fabrikası’nda teknisyendi; ailesiyle birlikte Yüzevler’de yaşardı. Bu sayede çocukluğumda, Karabük’ün kömür kokulu atmosferini soluma şansı bulabilmiştim. İstasyon’da duyduğum tren düdükleri, Hal’deki kurukahveciden çevreye yayılan harika koku; sonra, Yüzevler ve Yenişehir’de; yaşamımızı böyle güzel bir yerde geçirdiğimizi hayal ederek ailece yaptığımız yürüyüşler, belleğimde canlılığını hiç yitirmeden yaşamaya devam eder. 70’li yılların Karabük’ünü, yıllar sonra bugün, hâlâ rüyalarımda görürüm.
Aslında, o günlerin Karabük’ünü rüyada görmek için güçlü bir nedenim daha var: Konusu Karabük ve ağırlıklı olarak Yenişehir’de geçen, ‘Yeni Şehrin İnsanları’ adlı bir polisiye seri yazmaktayım. Serinin ilk kitabı ‘Acı Bal’ geçtiğimiz yılın aralık ayında Memento Mori yayınlarından çıktı. İkinci ve üçüncü kitaplar ise baskı aşamasında. Seri, her biri ikişer uzun öykü içerecek olan toplam on beş kitaba ulaşacak. Bir çoğunun yazımı tamamlandığı için, hepsini üç ya da dört yıl içinde peş peşe yayımlamayı planlıyorum.
Kitaplarımı ve özellikle de Yeni Şehrin İnsanları’nı, birkaç gün önce yapılan röportajda ayrıntılı şekilde anlatmıştım. Şu adreste izleyebilirsiniz:
Herkese merhaba.
Yenişehir Miras sayfasını gördüğümde cidden heyecanlandığımı Ayşegül Hanım’a anlatmıştım. Kısaca sizlere de bahsetmek isterim:
Yaklaşık iki yıldır, ‘Yeni Şehrin İnsanları’ adlı bir polisiye seri yazmaktayım. Konusu Karabükte, 1970 yılında geçiyor. ‘Yeni Şehir’, her ikisi de Karabük’e temas eden, çift katmanlı bir kavram. Birinci katman Karabük’ün ta kendisi. 1930’lu yıllarda kurulan bir şehre yeni bir şehir denmez mi?İkinci katmansa Yenişehir Semti; hikayelerin kahramanları orada oturuyor.
Ben, 1970’lerin Karabük’ünü çocuk gözlerimle görmüş olsam da orada yaşamadığım için, öykülerin gerçek yaşamla aralarında sağlam bir bağ kurulabilmesi adına önemli olan ayrıntılar konusunda sıkıntı yaşıyorum. Örneğin, semtleri ve konumlarını çok iyi bilmiyorum. Amcam Yüzevler’de oturuyordu ama İkiyüzevler, üçyüzevler gibi isimleri bulunan başka semtler var mıydı, Beşbinevler o tarihte inşa edilmiş miydi, bilgi sahibi değilim. Şehir içinde ve kenar mahallelerde yollar asfalt mıydı, elektrik direkleri, çöp kutuları nasıldı, apartmanlar kaç katlıydı? İnsanlar nerelerde gezer, nasıl giyinir, nerelerden alışveriş yapar, ne yer ne içer, nasıl sosyalleşirlerdi? Şehir içinde dolmuş ve otobüs çalışır mıydı; Ankara ve İstanbul’a her gün tren var mıydı, saat kaçta kalkardı? Kaymakamlık, Belediye, Postane; hele hele (polisiye söz konusu olduğuna göre) Emniyet Müdürlüğü neredeydi? Emniyet’te kaç kişi çalışıyordu, kaç araçları vardı? Bu araçlar otomobil miydi, cip miydi?..
Bütün bunlar için ‘tahmin’ müessesesinden yararlanmak dışında bir şansım yok. Ağzından cımbızla laf alabildiğim bazı insanlarla görüştüm ama öğrenebildiklerim tatminkar değildi. 1970 yılının Karabük’ü kafamda hâlâ çok bulanık. İşte Yenişehir Miras, beni bu nedenle heyecanlandırdı. Dedim ki, “Bana bunları anlatabilecek birileri varsa hepsi bu sayfaları mutlaka okuyorlardır!”
Serideki toplam 30 uzun hikayenin yarısının yazımı tamamlanmış olsa da alabileceğim yeni bilgilerle hepsini bir kez daha elden geçirmeyi göze alıyorum. Geri kalanlar zaten henüz sinopsis (birer, ikişer sayfalık kurgu) halinde, zaman içinde yazılacaklar. Seri, her birinin içinde iki uzun hikaye yer alan 15 kitaptan oluşacak ve tamamı 3 ila 4 yıl arası bir zamanda yayımlanmış olacak. İlk kitap ‘Acı Bal’ 2021 Aralık ayında basılıp İnternet’te satışa sunuldu. ‘Sincap Yemi’ ve ‘Siyah Araba’ adlı ikinci ve üçüncü kitaplarsa şu sırada yayınevinde baskıya hazırlanıyor.
Bana o yılların Karabük’ünü anlatabilecek insanlara minnet duyacağım.
Saygılarımla.
H.Adil Dönmez
adildonmez@gmail.com