İçeriğe geç

Zühal İzmirli’den: Pempe Kurabiye ve Yün Topu

Ortaokulu Karabük Demir Çelik Lisesinde okumaktan, böyle başarılı bir okulun öğrencisi olmaktan her zaman gurur duyuyorum.  90 yaşındaki annem de Demir Çelik Lisesi’nin binasında ilkokulu okumuş. Sabahları; şimdiki Kübanalar’ın bulunduğu yoldan yürüyerek Yenişehir’e çıkar, Mühendisler Kulübünün eski binalarında öğretim görürlermiş. Birkaç ay buradaki eğitimden sonra yapımı biten Demir Çelik Lisesi binasına geçmişler. “Demir Çelik İlkokulunun ilk mezunu bizdik,” derdi annem. 1946 mezunu annemden sonra teyzem de ilkokulu bu binada okumuş.

Zaman içinde Mühendisler Kulübü yeniden en güzel şekilde inşa edilmiş, içindeki düğün salonunda birçok çift evlenmiş. Annemin nişanı ve dayımın düğünü de burada yapılmış.

“Her yere yürüyerek giderdik, araba yoktu,” derdi annem. Hatta ilk yıllarda Demir Çelik Fabrikasında çalışanlar için bile servis aracı olarak o zamanın trenleri kullanılırmış.  Tahtaevler’in bulunduğu yerde işçiler servis trenini bekler, istedikleri duraklarda biner inerlermiş.  Hızlı yapılaşma ile bu Cumhuriyet ve sanayi şehrini kurma çabası, büyük bir gayretle devam etmekteymiş.  

Beni çok etkileyen, sevgili bir büyüğümün anlattığı bir anıyı ise yıllardır hiç unutmadım. Sizinle de paylaşmak isterim. Onun yıllardır her akraba toplantısına gidişinde, pembe renkli meyveli kurabiyeler yapıp rengârenk minik toplar alarak küçük çocuklara dağıtması dikkatimi çekmiş, bir gün bunu niye yaptığını sormuştum.

“İkinci Dünya Savaşı yıllarıydı. Tahtaevler’de oturuyorduk. Annem hastaydı. Ailecek ekonomik olarak zor yıllar geçiriyorduk. Top alacak paramız yoktu. Ben de bir, iki, üç diyerek sayılarla el çırparak oynanan bir top oyununu çok seviyordum. Bunun için iyi zıplayabilen bir topumun olması gerekiyordu. Sonunda çaresini bulmuş, annemin örgü yumaklarından sımsıkı sararak küçük bir top yapmıştım. Tahtaevler’in arasındaki betonlarda zıplayabilen top, sanki inadına yağmur birikintisi çamurlu suların içine kaçıyor, ıslanınca da zıplamıyordu. Çaresiz ayağımla topun üzerine çıkıp suyunu süzmeye, elimde bastırarak sularını atmaya çalışıyordum. Tekrar zıplamaya başladığı zaman benim en mutlu olduğum anlardı.

Okula gitme yaşım gelmiş, ilkokula başlamıştım. Demir Çelik Lisesi binasında okuyordum. O zamanlar başka okul da yoktu zaten. Okul; fabrikanın da yardımlarıyla ihtiyacı olan çocukların çantalarından, kitaplarından, ayakkabı ve mantolarına kadar her türlü gereksinimlerini karşılıyordu. Öğlen yemeklerini bile okulun yemekhanesinde yiyorduk. Fabrika işçilerine çıkan yemeklerden bir kazan da bizim okula gelirdi. Nohut kokusu o günlerden bir anıdır bana… Hepimizin beyaz, uzun peçeteleri vardı. Masamızın üzerine yayar yemek servisini beklerdik. Her gün çocukların yemek tabaklarının yanındaki kurabiyeler dikkatimi çekerdi. Arkadaşlarım, okul önündeki camekanlı tahta arabasında kurabiye satan amcadan, harçlıklarıyla kurabiyeler alırlar; yemek sonrası tatlı niyetine yerlerdi. İmrenerek bakardım onlara. Benim harçlığım hiç olmadı ki alayım!.. Bir gün nasıl olduysa annem bana harçlık verebilmiş, dünyalar benim olmuştu. Hemen kapının önündeki satıcıdan bir kurabiye aldım. Adam bana pembe bir kurabiye uzattı ama hemen yemeyip olmazsa olmazımız beyaz mendilimin arasına koyup cebime sakladım. Öğlen yemeğinde masanın üzerine beyaz peçetemi yayıp kurabiyemi koydum. İstiyordum ki benim de bir kurabiyemin olduğunu görsünler. Renkli kurabiyem bana gülerek bakıyordu sanki, ben de ona… Yan gözle ve gururla diğer çocukların kurabiyeme bakıp bakmadıklarını da merakla süzüyordum. Artık benim de bir kurabiyem olmuştu, hem de pespembe!..”     

Anlamıştım niye yıllardır meyveli, pembe kurabiyeler yaptığını ve top dağıttığını…

Yokluğun ve sıkıntının olduğu zamanlarda bile mutluluğu en küçük nesnelerde sabırla yakalayabilen, huzur içinde çocukluğumuzu doyasıya yaşayabilen bir nesildik biz o zamanın çocukları…

NOT: Sanayinin gücü ile kurulan bu güzel cumhuriyet şehri Karabükümüzde; ellili, altmışlı yıllarda yaşadığım çocukluk anılarımı, anımsadığım kadarıyla ve kent belleğine katkım olması amacıyla sosyal sorumluluğumun gereği olarak sizlerle paylaşıyorum. Anlatımlarımda anımsayamadıklarım olur ise affola…

*Bu yazı, Zühal İzmirli tarafından yenisehirmiras.com için yazılmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s